Sosyal Medya

Güncel

Geçmişte Batı ile ne kadar yakın olsa da, Türkiye’nin her zaman özel bir Rusya politikası olmuştur

Hürriyet yazarı Sedat Ergin Türkiye - Rusya ilişkilerini köşesinde değerlendirdi.



Sedat Ergin, Türkiye'nin yüzünü her zaman Batı'ya dönmekle beraber elinin zayıflaması ihtimaline karşı geçmişte Sovyet Rusya günümüzde ise Rusya ile özel planları oduğunu günümüz ilişkilerin de bu perspektifte okunması gerektiğini iddia etti.

Yazının İlgili Kısmı

RUSYA lideri Vladimir Putin’in Ankara’ya yaptığı ziyaret, bu vesileyle bir dizi konuda varılan mutabakat ve baÅŸlatılan iÅŸbirliÄŸi projeleri, Türkiye ile Rusya arasındaki iliÅŸkilerin muhtemelen tarihinin en yakın ve en yoÄŸun dönemine girdiÄŸini gösteriyor.
 
Ziyaret, özellikle Türkiye’nin ilk nükleer santralının temelinin atılması töreniyle zihinlerde yer edecektir. Toplam 20 milyar dolar deÄŸerindeki bu proje iki ülke arasında en büyük iÅŸbirliÄŸi adımı olacaktır.
 
Bir diÄŸer önemli proje, Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S-400 hava savunma sistemleridir. NATO ittifakına üye olmakla birlikte Rusya ile bu alanda askeri iÅŸbirliÄŸine girecek olması, Türkiye’nin yerleÅŸik dış politika çizgisi açısından Batı dünyasına önemli bir meydan okuma anlamına geliyor. 
 
Bu arada, doÄŸalgaz konusunda bugün Mavi Akım üzerinden yürüyen iÅŸbirliÄŸi önümüzdeki dönemde Karadeniz üzerinden inÅŸa edilecek ikinci bir doÄŸalgaz hattıyla daha da ileri götürülecektir. Birbirine paralel iki hat halinde Karadeniz’den geçip Trakya’da karaya ulaÅŸacak olan Rus doÄŸalgazı, buradan bir hatla Türk pazarına, diÄŸer hatla batıya doÄŸru Avrupa pazarına yönelecektir.
 
Rusya, böylelikle Ukrayna’yı baypas ederek doÄŸalgazını alternatif bir yoldan özellikle güney Avrupa’ya sevk etme imkânını elde etmiÅŸ olacaktır. 
 
Türkiye’nin bu projenin kara geçiÅŸiyle ilgili bölümü üzerindeki onay iÅŸleminin henüz sonuçlanmadığı anlaşılıyor. Bundan Türkiye’nin, Rusya’nın çok istekli olduÄŸu bu projenin onayını elinde bir pazarlık kartı olarak tuttuÄŸunu anlayabiliriz. 
 
Öte yandan, 2015 yılında Rus savaÅŸ uçağının düşürülmesi kriziyle girilen soÄŸukluk döneminde fiilen durma noktasına gelen turizm yeniden canlanmış ve 2017 itibarıyla Rus turistler 4.7 milyon ziyaretçiyle Türkiye’ye gelen en kalabalık grup haline gelmiÅŸtir. Bu yıl Rus turist sayısının 
6 milyona çıkması bekleniyor. 
 
Ve tabii Türkiye-Rus iliÅŸkilerinden söz ederken iki ülkenin özellikle Suriye’nin geleceÄŸi üzerinde aralarındaki bazı görüş ayrılıklarına raÄŸmen artan ölçüde istiÅŸare ederek birlikte hareket ettiklerini görüyoruz. Önümüzdeki dönemde Suriye’ye siyasi çözüm arayışları ilerledikçe Ankara ile Moskova arasındaki siyasi diyalog her zamankinden daha çok önem kazanacaktır.
 
Sonuçta bütün bu unsurları yan yana getirdiÄŸimizde, Türkiye ile Rusya arasında muazzam bir iÅŸbirliÄŸi potansiyelinin harekete geçmekte olduÄŸunu ve hayata geçirilen iddialı projelerle iki ülke arasında tam anlamıyla bir karşılıklı bağımlılığın ortaya çıktığını belirtmeliyiz. Bu ölçüde bir bağımlılık, kuÅŸkusuz her iki tarafı da birbirine karşı belli bir özenle hareket etmeye itecektir. 
 
Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin dış politikasında Rusya boyutunun giderek daha baskın bir yer kazanacağını söylemek bir kehanet olmaz. 
 
Bu durumu Türk dış politikasının üzerine oturduÄŸu ağırlık merkezleri bakımından önemli bir faktör olarak ÅŸimdiden kayda geçirmemiz gerekiyor. 
 
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın bu ölçüde Rusya’ya yakınlaşırken, aynı zamanda baÅŸta ABD olmak üzere Batı dünyasına, elindeki kartların zayıf olmadığı, yüzünü DoÄŸu’ya da dönebileceÄŸi mesajını vererek, Türkiye’nin pekâlâ daha bağımsız bir hareket alanı bulunduÄŸunu hissettirdiÄŸi tartışma götürmez.
 
Ayrıca, son Zeytin Dalı harekâtında da görüldüğü üzere, attığı adımlar Batı tarafından sorgulanırken, Rusya cephesinde yakın bir anlayış görmesi, Putin ile iliÅŸkisinde ErdoÄŸan’ın kendisini çok daha rahat hissetmesine yol açıyor.
 
Aslında Türkiye’nin dış politikasının geleneksel çok yönlülüğü içinde Rusya ile azami iÅŸbirliÄŸinin gerçekleÅŸmesinde sakıncalı bir durum yoktur. 
 
GeçmiÅŸte Batı ile ne kadar yakın olsa da, Türkiye’nin her zaman özel bir Sovyetler BirliÄŸi ve daha sonra Rusya politikası olmuÅŸtur. Ä°skenderun Demir Çelik tesisleri, AliaÄŸa rafinerisi, SeydiÅŸehir alüminyum tesisleri gibi kritik ağır sanayi yatırımları 1960’lı, 1970’li yıllarda saÄŸcı hükümetler iÅŸbaşındayken Sovyetler BirliÄŸi’nin iÅŸbirliÄŸiyle gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Bu yönüyle bugün tarihsel bir kalıbın tekrarlandığını görüyoruz.
 

 

Buradaki bütün mesele Türkiye’nin ana doÄŸrultu olarak Batı’ya yöneliÅŸinin demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi ideallere dönük temel bir tercihi de yansıtmasıdır. Rusya, ne kadar büyük çıkarlar söz konusu olsa da, bu anlamda Türkiye açısından bir çekim merkezi deÄŸildir. 
 
YAZININ TAMAMI İÇİN HÜRRİYET

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.